Neler yeni

Tarihte Bugün 6 Kasım

📢 KralForum’a Hoş Geldiniz!

Sadece üyelere özel içeriklere erişmek ve topluluğumuzun bir parçası olmak için şimdi ücretsiz üye ol. 👉 Hemen aramıza katıl, sohbetlere dahil ol ve ayrıcalıkları keşfet!

Charizma

KFN Forum Sahibi
Katılım
10 Ağustos 2025
Mesajlar
2,201
Tepkime puanı
3,508
Puanları
200
Konum
BURSA
Burcum
♑ Oğlak
Konu Sahibi

Tarihte Bugün 6 Kasım: Kader Anları ve Devrimlerin Eşiği​

Tarihin akışında öyle günler vardır ki, alınan kararlar, atılan imzalar veya patlayan silahlar, dünyanın geri dönülmez bir şekilde değişmesine neden olur. 6 Kasım, tam da böyle bir gündür. Bu tarih, bir ulusun iç savaşın eşiğine geldiği kritik bir seçimi, 20. yüzyılın en büyük devriminin fitilinin ateşlendiği anı, bir başkentin Nazi işgalinden kurtuluşunu ve bir ülkenin tüm akademik yapısını yeniden çizen bir yasanın kabulünü aynı takvim yaprağında birleştirir.

tarihte-bugun.jpg


6 Kasım, "seçim" kelimesinin hem demokratik hem de devrimci anlamda ne kadar güçlü olabileceğini gösteren, siyasi ve askeri dönüşümlerle dolu bir gündür.

Bir Ulusu İkiye Bölen Seçim: Abraham Lincoln Başkan (1860)​

Tarih 6 Kasım 1860. Amerika Birleşik Devletleri, kelimenin tam anlamıyla bir barut fıçısının üzerindeydi. Ülke, onlarca yıldır kölelik kurumu üzerinden derin bir ahlaki, ekonomik ve siyasi bölünme yaşıyordu. Kuzey eyaletleri sanayileşirken köleliğe karşı çıkıyor, Güney eyaletleri ise tarıma dayalı ekonomilerini köle emeği üzerine inşa etmişlerdi ve bu "haklarından" vazgeçmeye niyetli değillerdi.

İşte bu bıçak sırtı ortamda, 1860 Başkanlık Seçimleri yapıldı. Seçim, dört ana adayın yarıştığı kaotik bir manzaraydı. Demokrat Parti, kölelik konusunda Kuzey ve Güney olarak ikiye bölünmüştü. Bu bölünme, yeni kurulan ve köleliğin yeni topraklara yayılmasını engellemeyi vadeden Cumhuriyetçi Parti'nin adayı Abraham Lincoln'ün önünü açtı.

6 Kasım günü yapılan seçimlerde Abraham Lincoln, güney eyaletlerinin neredeyse hiçbirinden oy alamamasına rağmen, nüfus yoğunluğu yüksek olan kuzey eyaletlerindeki zaferi sayesinde seçimi kazandı ve ABD'nin 16. Başkanı oldu.

Güney için bu sonuç, bir siyasi yenilgiden fazlasıydı; bu, yaşam tarzlarına, ekonomilerine ve egemenliklerine doğrudan bir saldırı olarak algılandı. Lincoln'ün zafer haberi, ayrılıkçı fitili ateşledi. Sadece birkaç hafta sonra, 20 Aralık 1860'ta Güney Karolina, Birlik'ten ayrıldığını ilan etti. Onu hızla diğer güney eyaletleri takip etti.

Lincoln'ün 6 Kasım'daki seçimi kazanması, dört yıl sürecek, 600.000'den fazla insanın ölümüne yol açacak ve nihayetinde köleliği kaldırarak ulusu yeniden birleştirecek olan Amerikan İç Savaşı'nın doğrudan tetikleyicisi oldu. Bu tarih, demokrasinin bir ulusun kaderini nasıl hem kurtarabileceğini hem de onu nasıl bir iç çatışmaya sürükleyebileceğini gösteren en trajik örneklerden biri olarak tarihe geçti.

"Gecikmek Ölümdür": Bolşevik Devrimi'nin Başlangıcı (1917)​

6 Kasım 1917 (Eski Jülyen takvimine göre 24 Ekim), 20. yüzyılın kaderini değiştiren "Dünyayı Sarsan On Gün"ün başlangıcıdır. Rusya, o yılın başlarında Çar'ı devirmiş (Şubat Devrimi) ancak yerine kurulan Aleksandr Kerenski liderliğindeki Geçici Hükümet, I. Dünya Savaşı'nı sürdürme kararı ve ekonomik çöküntü nedeniyle halkın desteğini hızla kaybetmişti.

Petrograd (St. Petersburg) sokakları, "Ekmek, Barış, Toprak" sloganları atan işçiler ve asker firarileriyle doluydu. Vladimir Lenin liderliğindeki Bolşevikler için an gelmişti.

Geçici Hükümet, 6 Kasım sabahı son bir hamleyle Bolşeviklerin yayın organları olan Pravda ve İzvestiya gazetelerinin matbaalarına baskın düzenledi. Bu, Lenin için beklenen kıvılcımdı. O ana kadar ayaklanmanın zamanlaması konusunda parti içinde tereddüt yaşayanlara karşı Lenin, ünlü "Gecikmek ölümdür!" çağrısını yaptı.

6 Kasım akşamı, Lenin gizlendiği yerden çıkarak Bolşevik karargahı olan Smolni Enstitüsü'ne geldi ve darbenin komutasını bizzat eline aldı. Leon Troçki'nin organize ettiği Kızıl Muhafızlar, o gece harekete geçti. Stratejik noktalar olan telgraf binaları, tren istasyonları, Neva Nehri üzerindeki köprüler ve elektrik santralleri neredeyse hiç direnişle karşılaşmadan bir bir ele geçirildi.

Halk, ertesi gün (7 Kasım) uyandığında, şehrin kontrolünün Bolşeviklere geçtiğini ve Geçici Hükümet'in sığındığı Kışlık Saray'ın kuşatıldığını fark edecekti. 6 Kasım, bu nedenle, Kışlık Saray'a yapılan son saldırıdan (7 Kasım) daha kritik bir gündür; zira bu tarih, devrimin geri dönülemez şekilde başladığı, Lenin'in iktidarı almak için blöf yapmadığını gösterdiği andır. Bu gece başlayan olaylar, Sovyetler Birliği'nin kurulmasına ve dünyanın 70 yıl sürecek bir Soğuk Savaş dönemine girmesine yol açtı.

Bir Başkentin Kurtuluşu: Kiev (1943)​

Tarih 6 Kasım 1943. II. Dünya Savaşı'nın Doğu Cephesi. Sovyetler Birliği'nin en büyük ve en sembolik şehirlerinden biri olan Kiev, 26 aydır acımasız Nazi işgali altındaydı. 1941'deki işgal, tarihin en büyük kuşatma harekâtlarından biriyle sonuçlanmış ve yüz binlerce Sovyet askeri esir düşmüştü. İşgal sırasında Naziler, şehirdeki Yahudi nüfusunu "Babi Yar" vadisinde toplayıp on binlercesini katletmişti.

Ancak 1943'e gelindiğinde, savaşın seyri değişmişti. Stalingrad ve Kursk'taki zaferlerin ardından Kızıl Ordu, stratejik inisiyatifi ele geçirmişti ve batıya doğru durdurulamaz bir ilerleyiş başlattı. Hedef, Ukrayna'nın başkenti Kiev'i geri almaktı.

"İkinci Kiev Muharebesi", Dinyeper Nehri'ni geçmeyi gerektiren, muazzam derecede kanlı ve zorlu bir operasyondu. Almanlar, nehri "Doğu Duvarı" (Ostwall) adını verdikleri aşılması güç bir savunma hattına dönüştürmüştü. Ancak Sovyet orduları, büyük kayıplar pahasına nehri geçmeyi başardı ve 3 Kasım'da şehre yönelik nihai saldırıyı başlattı.

Şiddetli sokak çatışmalarının ardından, 6 Kasım 1943 sabahı, Kızıl Ordu birlikleri Kiev'i tamamen Nazi işgalinden temizledi. Şehir harabeye dönmüştü, nüfusu dörtte birine düşmüştü ama kurtulmuştu. Kiev'in geri alınması, sadece askeri bir zafer değil, aynı zamanda muazzam bir moral dopingiydi. Bu, Sovyetler Birliği'nin kendi topraklarını geri alma konusundaki kararlılığını dünyaya gösterdi ve Berlin'e giden yolun en önemli kilometre taşlarından biri oldu.

Türkiye Akademisinin Yeniden Dizaynı: YÖK'ün Kuruluşu (1981)​

6 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti tarihi için de bir dönüm noktasıdır. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından, ülkenin sosyal ve siyasi yapısı Milli Güvenlik Konseyi tarafından yeniden şekillendiriliyordu. Bu yeniden yapılanmanın en tartışmalı ve en kalıcı adımlarından biri, yükseköğretim alanında atıldı.

6 Kasım 1981 tarihinde çıkarılan 2547 sayılı kanun ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kuruldu. Bu kanunla birlikte, 1980 öncesi dönemde "özerk" bir yapıya sahip olan üniversiteler, tek bir merkezi çatı altına toplandı.

YÖK'ün kurulmasının temel amacı, üniversitelerdeki "anarşi ve terörü" bitirmek, akademik ve idari yapıyı standardize etmek ve tüm üniversiteleri devletin (o dönemde askeri yönetimin) sıkı denetimine almaktı. Rektörlerin atanmasından müfredatın belirlenmesine kadar pek çok yetki YÖK'e verildi.

Bu karar, Türkiye'de akademik özgürlükler ve üniversite özerkliği tartışmalarını başlattı ve bu tartışmalar on yıllardır sürmektedir. Destekleyenler, YÖK'ün üniversiteleri 80 öncesi kaostan kurtardığını ve ülke geneline yayılmasını sağladığını savunurken; eleştirenler, bilimin ve özgür düşüncenin merkezi olması gereken üniversitelerin "memurlaştırıldığını" ve tek tipleştirildiğini savundu. 6 Kasım 1981, sonuçları bugüne kadar uzanan, Türkiye'nin eğitim ve bilim hayatını kökten değiştiren bir tarih oldu.

Sonuç​

6 Kasım, ister bir seçim sandığında, ister bir devrim karargahında, ister bir savaş cephesinde, isterse bir kanun metninde olsun, "karar anlarının" tarihidir. Lincoln'ün seçilmesi bir iç savaşı başlatmış; Lenin'in emri bir imparatorluğu yıkıp yenisini kurmuş; Kızıl Ordu'nun ilerleyişi bir başkenti özgürlüğüne kavuşturmuş ve bir yasa, bir ülkenin akademik DNA'sını değiştirmiştir. Bu tarih, bize bir gün içinde alınan kararların, gelecek nesillerin kaderini nasıl belirleyebileceğini hatırlatır.
 
Bu Konuyu Okuyanlar (Toplam Okuyanlar 1)

KFN Haberleri

Üst