90'larda Çocuk Olmak: Kumandanın ve Beklemenin Altın Çağı
Eğer 90'lı yıllarda çocuksanız, dünya bugünkünden çok farklı bir yerdi. İnternetin her eve girmediği, akıllı telefonların hayal bile edilmediği ve eğlence için tek bir sihirli kutuya, televizyona, bağımlı olduğumuz zamanlardı o yıllar. Kumandanın ailenin en küçüğü tarafından anında ele geçirildiği, en sevdiğin çizgi filmin başlamasını bir hafta boyunca sabırsızlıkla beklediğin o masum ve heyecan dolu günlere küçük bir yolculuk yapalım.Pazar Sabahlarının Değişmez Ritüeli: Çizgi Film Kuşağı
90'larda çocuk olmanın belki de en güzel yanı, hafta sonu sabahlarıydı. Özellikle Pazar sabahları, adeta bir şenlik havasında geçerdi. Alarm kurmaya gerek kalmadan erkenden uyanılır, pijamalarla televizyonun karşısındaki en stratejik yere kurulunurdu. TRT'nin o sakin ve eğitici çizgi filmlerinden Star TV, Show TV ve atv gibi özel kanalların daha hareketli ve renkli dünyalarına zıplardık.- Susam Sokağı: Edi ile Büdü'nün atışmaları, Kurabiye Canavarı'nın oburluğu ve Minik Kuş'un sevimliliği ile sayıları, harfleri ve arkadaşlığı öğrendiğimiz o sıcacık mahalle, hepimizin ilk öğretmeni gibiydi.
- Şirinler: Gargamel'in bitmek bilmeyen "Sizi yakalayacağım!" tehditlerine ve kedisi Azman'a rağmen her seferinde kurtulmayı başaran o mavi sevimli yaratıkların köyü, en büyük maceramızdı.
- Taş Devri ve Jetgiller: Bir yanda Fred Çakmaktaş'ın "Vilmaaa!" diye bağıran taş devri maceraları, diğer yanda George Jetgil'in uçan arabalarla dolu gelecek hayali. Bize geçmişi ve geleceği aynı anda sevdiren iki efsane.
Kahramanlar, Prensesler ve Gol Kralları
Öğleden sonraları ise macera dozu artardı. Mahallede oynanan oyunlara ilham veren, hayal gücümüzü ateşleyen kahramanlar da yine televizyondaydı:- Voltran, He-Man ve She-Ra: "Gölgelerin gücü adına, güç bende artık!" diye bağırarak kılıcımızı hayali düşmanlara savurmamızın sebebi He-Man'di. Aslanları birleştirip dev bir robot oluşturma fikri ise Voltran sayesinde aklımıza kazınmıştı.
- Tsubasa: Bitmek bilmeyen sahalarda şut çektikten sonra topun kaleye girmesi üç bölüm süren, ancak her şutunda nefesimizi tuttuğumuz efsane kaptan. Onun sayesinde hepimiz özel şut teknikleri icat etmiştik.
- Şeker Kız Candy ve Clementine: Dram ve gözyaşının eksik olmadığı bu animeler, bizlere arkadaşlığın ve zorluklarla mücadelenin ne demek olduğunu öğretirdi. Anthony'yi ve Candy'nin başına gelenleri unutmak ne mümkün?
Televizyon Sadece Çizgi Film Değildi: Ailece Ekran Başına
Çizgi filmler bittiğinde macera sona ermezdi. Akşam saatleri, tüm ailenin salonda toplandığı, çay ve leblebi eşliğinde dizi ve şovların izlendiği kutsal zamanlardı. Bu programlar, ertesi gün okul bahçesindeki sohbetlerin ana konusuydu.Unutulmaz Diziler: Komşuluk, Aşk ve Macera
- Sıcak Mahalle Dizileri: Bizimkiler'deki o meşhur apartmanın sakinlerini, Süper Baba'daki Fiko'nun içimizi ısıtan hikayesini ve Mahallenin Muhtarları'ndaki Fadime ile Temel'in tatlı atışmalarını kendi ailemizden sayardık. "Benim adım Cemil" repliği, hayatımızın bir parçası olmuştu.
- Kahkaha Tufanı Sitcom'lar: Çiçek Taksi'nin neşeli şoförleriyle şehirde gezer, Kaygısızlar'ın 36 kişilik absürt ailesine hayret ederdik. Bir Demet Tiyatro'daki Mükremin Çıtır ve Lütfiye Abla tiplemeleri ise dilimize pelesenk olmuştu. Çılgın Bediş'in lise maceraları ve Sıdıka'nın evdeki tuhaf dünyası, bizlere farklı kahkahalar attırırdı.
- Heyecan Dolu Anlar: Kara Melek'in entrikalarıyla gerilir, Yılan Hikayesi'nde Memoli'nin maceralarını nefesimizi tutarak izlerdik. Bu diziler, "Biraz büyüyünce anlarsın" denen türdendi.
Yarışmalar ve Şov Dünyası
- Barış Manço ile 7'den 77'ye: Pazar günlerinin vazgeçilmeziydi. Barış Abi ile dünyayı gezer, Adam Olacak Çocuk bölümünde yaşıtlarımızın yeteneklerine hayran kalırdık. Hepimiz o piyanonun başına geçme hayali kurduk.
- Hugo ve Tolga Abi: "Hugo, peşindeyim!" diye bağırarak telefonla katıldığımız, cadı Sila'ya yakalanınca üzüldüğümüz o interaktif oyun... Tolga Abi, hepimizin oyun arkadaşıydı.
- Eğlence ve Yarışma Klasiği: Turnike'de Güner Ümit'le, Seç Bakalım'da Erkan Yolaç'la "Evet mi, hayır mı?" diye heyecanlanır, Şahane Pazar'da Uygur Kardeşler'in "Şahaneyim, şahanesin, şahane!" enerjisiyle coşardık.
90'lar, beklemeyi, sabretmeyi ve elindekinin kıymetini bilmeyi öğrendiğimiz bir dönemdi. Tek bir bölüm için gün saymanın heyecanı, belki de bugünün sınırsız seçenek dünyasında en çok özlediğimiz şeydir. O sihirli kutunun bize sunduğu dünyalar, karakterler ve hikayeler, o dönemin çocuklarının kalbinde sonsuza dek yaşamaya devam edecek.
Peki Siz Bu Konuda Ne Düşünüyorsunuz?